islam portalı
 
  Ana Sayfa
  RÜYA TABİRLERİ
  Namaz Vakitleri
  kuran bizden ne istiyor
  => Teşrik tekbiri
  => KURBAN BAYRAMIı
  => kurban dinin kaynagıdır
  => haccın sosyal faydalarıı
  => Haccın farz kılınmasındaki hikmetler
  arşiv
  dost siteler
  Ölmeden önce Allah’a ulaşmak
  iman nedir
  Şeytan nedir
  İmanın ve İslam'ın şartları
  Kaza ve Beladan Korunmak İçin
  Duâların Esrârı
  Kıyamet Günü
  dini vidyolar
  Diğer Peygamberler şefaat etmeyecek mi?
  şeytanın bütün isimleri
  Zorla küfür söz söyletmek
  Yeni Müslüman olan
  Bu maili herkese gönderin!
  Zekat borcu varken
  ÖĞLE NAMAZININ KILINIŞI:
  Günah işlemek ve iman
  Hz. ISA (a.s)
  Hz. YA'KUB
  Dinler Tarihi
  KADER NEDİR?
  Hz. YAHYA
  kan uykusu
  Rızkın Artması İçin Okunacak Dualar
  Falcılık büyücülük nedir
  Dinimizde uğursuzluk yoktur
  Büyüden ve Cinden korunmak için
  Görülmeyen olay ve varlıklar
  Cinler Cennete girecek mi?
  Cinlerin zararları
  dünya nedir
  Yemin ve yemin kefareti
  Deprem ve Günah ilişkisi
  Kırk hadis ezberlemek
  Kıyamete kadar
  Namaz dinin direğidir
  Namaz kılmamanın zararı
  Namazla alay edilmez
  Namaz beş vakittir
  Allah’a iman nedir?
  Allah'ın birliğini ispat
  Hidayet nedir?
  32 ve 54 farz
  İnanmak ihtiyaç mı?
  Aşırı dincilik
  İslamiyet’ten haberi olmayanlar
  Dinde on esas
  Allah var demek yeter mi?
  Meleklere iman nasıl olmalı
  Görülmeyen şey yok mudur?
  Rahmet melekleri
  Melekler niye yaratıldı?
  Kitaplara iman
  Peygamberlere iman nasıl olmalı
  Peygamberler en büyük rehberlerdir
  Nebi ve Resul nedir?
  Peygamberler günah işlemez
  İlk insan ve ilk Peygamber
  Hızır aleyhisselam
  Peygamberlerle ilgili çeşitli sorular
  Peygamberlerin hayatları
  Ahiret gününe iman nedir?
  Kıyamet günü ve kıyamet alametleri
  Sırat köprüsü
  Cennet ve Cehennem ebedidir
  Kimler Cennete girer?
  Cenneti istemek ve Allah rızası
  Cennet kapıları açılır
  Müslümanlar Cehenneme girecek mi?
  Cehennemde ateş yok mu?
  Kadere iman
  Hayır da, şer de Allah’tandır
  Kaderi bilmeyenler
  Dilemek ve razı olmak
  Kader değişir mi?
  Kimse kimsenin rızkını yiyemez
  Kaza ve kader ile ilgili çeşitli sorular
  Şirk ve küfür nedir?
  Küfre düşen ne yapmalı
  Küfre sebep olan söz ve işler
  Küfür olmayan bazı sözler
  Günah ve şirk ayrıdır
  Allah yüzüne baktı demek
  Kabul olmayacak dua
  Küfür ve küfür bulaşığı
  Amentü
  KURANI KERİM ÖGRENİYORUM
  001-010. Sayfalar
  011-020. Sayfalar
  Peygamberimizin hayatı
  KURANI KERİM DERSLERİ
  1. Ders: Harfler ve çıkış yerleri
  2. Ders: Üstün
  3. Ders: Harflerin birleşmesi
  Ders: Esre
  6. Ders: Ötre
  . 7Ders: Harf-i med (Elif)
  8.Ders: Harf-i med (Ya)
  9. Ders: Harf-i med (Vav)
  10 ,ders uygulama
  Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz
  Felsefe nedir
  İnsan başı boş değildir
  Her kitap okunmaz
  Sünnet nedir
  Sünnet çeşitleri nelerdir
  Sünnete uymanın önemi
  Bunlar Kur’an-ı kerime inanmıyorlar
  Kur’an ve Sünneti inkâr
  Yalnız Kur’an mı, yalnız sünnet mi?
  Peygamber efendimizin yetkileri
  Güzel abdest nasıl alınır?
  Abdestin farzları
  Abdestin sünnetleri
  Abdestin edepleri
  Teyemmüm
  Ruh Çağırma
  Saç Boyatmak Caiz mi?
  KOMŞULUK İLİŞKİLERİ
  peygamberler gelmeseydi
  Nasıl Abdest Alınır?
  Dini Hikayeler
  dini hikayeler 1
  dini hikayeler 2
  Cehennemden Gelen Sesler
  Kaybolan Şeyi Bulmak İçin Okunacak Dua
  Karabasan Nedir?
  Kurân'ın Sırları
  Kur'an'daki Şifre
  bu seslerde ne ?
  cok büyük okuncak dua
  Guslün farzları
  Guslü geciktirmek
  Oruç ve aç durmak
  Zekat ne zaman verilir?
  Hangi maldan zekat verilir?
  Zekat kime verilir?
  Haramdan sadaka verilir mi?
  Haccın hükmü
  Hac çeşitleri
  Hac yolunda ölen
  Zemzem içmek
  Borçlu hacca gidebilir mi
  Hac ayları
  Dini kuralları koyan Allah’tır
  Arefe gününün önemi
  Yecüc ve Mecüc
  gencligin cinsellik imtihanı
  Nazar haktır
  Alış verişte yemin etmek
  Bâtıl olan satışlar
  Çocuğun malı ve alış verişi
  Mühayee ne demektir?
  Ödünç vermek
  Faiz
  Dini kitapların ticareti
  Ana-babanın seksen hakkı
  Ana baba hakkıyla ilgili sorular
  Ölmüş ana baba hakkı
  Ana babayı dinlemeyip evlenmek
  Baba evladına iyilik ister
  Yiyip içmesi haram olan şeyler
  Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar
  İçki, dinimiz ve sağlığımız
  Hayvan kesimi
  Domuz eti yemek haramdır
  Hayvan sakatatları
  Komşunun sarkan meyveleri
  Kişiye göre haram helal değişir mi?
  Resulullah ile akraba olma şerefi
  Dört halifenin üstünlüğü
  İman azalıp çoğalmaz
  Cin ve illüzyon
  Misyonerlerin uydurduğu hurafeler
  Ruhun mahiyeti ve ruh çağırmak
  Gece gündüz duaları ne zamana kadar
  Şifa Âyetleri
  Dua etme arzusu olunca
  peygamber efendimizin hayatı
  mutluluk yolu islam
  evrenin varoluşu
  evrenin genişlemesi
  zamanın göreceligi
  göklerle yerin birbirinden ayrılması
  yörüngeler
  dünyanın yuvarlakıgı
  demirdeki sır
  denizlerin birbirine karışmaması
  insanın dogumu
  kuran'ın gelecekle ilgili haberleri
  kuran'ın matematiksel mucizeleri
  kuan allah sözüdür
  müslüman cocuga dini sualler
  Benim Muhammed’im
  DUALAR
  Fatiha Suresi
  Sabah akşam 100 kere okuncak dua
  günahların affedilcegi dua
  Sıkıntılardan kurtulmak için okunan dua
  Korku ve belalardan kurtulmak için okuncak dua
  Nazardan ve her türlü zarardan korunmak için okunan dua
  Öfkelenince okunacak dua:
  Sabah ve akşam okunan iman duası:
  Yemek duası:
  Şükür duası:
  Salevat: [En kısası]
  Peygamberimizin çok okuduğu dua:
  peygamberlerin tarihi
  HZ.ADEM A.S
  H Z . NUH A.S.
  HZ. SIT (S.A.)
  HZ. IDRIS
  HZ. HUD (S.A.)
  HZ. SÂLIH
  ZÜLKARNEYN
  .IBRAHIM
  HZ. ISMAIL (a.s.)
  HZ. ISHÂK
  Hz. YÛSUF
  HZ. EYYÛB
  Hz. SUAYB
  Hz. MÛSA (a.s)
  Hz. HARÛN
  Hz. HIZIR
  Hz. ILYAS
  Hz. ZÜLKIFL
  hz davud
  Hz. Süleyman'in
  Hz.YÛNUS
  LOKMAN
  Hz. ZEKERIYYA
  Hz. MUHAMMED (S.A.V.)
  kuran duaları ve anlamları
  Fatiha süresi
  Bakara süresi
  yasin süresi
  PEYGAMBER KÖŞESİ
  İlk Müslümanlar
  Peygamberlikten Önce Dünya
  Hicretin Birinci Senesi
  Hicretin İkinci Senesi
  Recep Ayı
  kadir Gecesi
  Ramazan Müjdesi
  kurban bayramı
  Komşuluk Hakkı
  ÇOK EVLILILIK
  Evlilik nedir
  İslam ve Akraba Evliliği
  İSLAM TARİHİMİZ
  GENÇLERİMİZE SORU CEVAPLI İSLAMİ BİLGİLER
  Kur’an’ı Kerim
  HADİS
  islam büyükleri
  Camiye girerken ve Camiden çıkarken okunacak dualar
  allahın isimleri
  DÜNYANIN OLUŞUMU
  Ilk Müslümanlar
  Müslüman Nedir?
  islama göre anneler
  Namazlara Ait Niyetler
  namaz duaları
  cuma namazının farzları
  Dua üç şekilde kabul olur
  Vesvese kötü bir hastalıktır
  Cennette kadınlara huri verilecek mi?
  Hadis âlimi kime denir
  Tam İlmihâl dinle
  cocuklar icin
  Altın Nasihatler
  Rehber Ansiklopedi
  islami sözlük
  Haber Kategorileri
  celseler
  sorularla islamiyet
  cocuk isimleri
  dini ilahiler
  BURCLAR
  Rüya ve İslam
  namaz kılmamanın sonu
  cehennemin yapısı ve azabı
  KABRİNDE FERYAT EDEN BİR GENÇ VE HAKKINI HELAL ETMEYEN ANNE
  namaz kılmayan kardeşlerim buyrun izleyin
  Tasavvuf nedir
  Beterin beteri var
  Hüseyin Hilmi Işık Efendi (Sesli)
  islam şiirleri
  hadisi şerif bölümü
  israili boykot edelim
  islam arşivi
  yeni eklenenler
  dogru iman bilgileri
  Peygamberler
  kuran-ı kerim
  dinimiz ve diger dinler
  Sünnet ve bid’at nedir
  namaz ve abdest
  Silsile
  zekat
  hac rehberi
  kurban ve adak
  Kurban kesmenin fazileti
  Peygamber efendimiz için kurban kesmek
  Ahlak bilgileri
  mübarek günler ve geceler
  Mevlid gecesi
  Berat gecesi
  Mirac gecesi
  Filistine yardım
  osmanlı tarihi
  ezan okuma yarışması
  ezgiler
  Türk Hanedanlıkları
  destek icin
  Allah'ın Varlığının İspatı 1
  İnanmayanlara Allah'ın varlığını nasıl anlatabiliriz?
  Allah Kelimesinin Kökeni
  Ahiret;Beden-Ruh İlişkisi
  ruh
  kuranda celişki yok
  kur'anda celişki yokdur
  Kur'an'ın Çoğaltılması
  Tek Din; İslam'dır
  kötülük problemi
  imtihan dünyası
  kaza ve kader
  büyük islam ilmihali
  islam ülkeleri
  katliama dur de
  resim galerisi .filistin....
  DUA BÖLÜMÜ
  İnternet, Gençliği Nasıl Mahv Ediyor
  dualar dinle
  son dakika haberi
  google2b0486058945d4f1l
  israili boykot et
  boykotlu ürünler
  israil firma listesi
  Yardım Kuruluşları
  filistin resimleri
  Filistin
  mekke resimleri
  Yıldızname
  dilek duası
  Ayet'el Kürsi
  Filistin'li Kimdir?
  Yasin Sonrasinda Okunacak Dua
  Neden Devamlı Yasin Suresi ?
  dua dinle
Haccın farz kılınmasındaki hikmetler

Soru: Haccın farz kılınmasındaki hikmetler nelerdir?

Cevab: Bismillâhirrahmanirrahim.

ALLAH Teâlâ’nın emrettiği her şeyde şüphesiz insanların dünya ve ahiret hayatı için pek çok hikmetler vardır. Fakat bütün ibadetler ALLAH Teâlâ’nın emirleri olduğu için yerine getirilir ve haram olan şeyler de, ALLAH Teâlâ’nın yasakları olduğu için terk edilir. Akıl ve düşünce ile bâzı hikmetlerin mevcudiyeti tesbit edilebilir. Hac, şartlarını bulunduran her Müslüman için pek mukaddes bir farzdır. Namaz, oruç, birer bedeni ibadettir. Zekat da bir mali ibadettir. Hac ise hem bedeni, hem de mali bir ibadettir. Bu farz, hem bedence olan sıhhat ve selametin, hem de mali varlığın bir şükran vazifesi demektir. Gerçekten de hac, çok yönlü bir ibadettir. Malî ve bedenî bir ibadet olduğu gibi, maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî, ferdî ve içtimaî boyutları da vardır. Bu haliyle o, küllî bir teslimiyetin ifadesidir. Hac ibadetinde zaman kadar, mekan unsuru da çok önem arz etmektedir. O bir taraftan maziye yapılmış ibretli bir yolculuk iken, diğer taraftan da geleceğe yapılacak yolculuk için çizilecek hikmetli bir yol haritasıdır.

Hac, bir taraftan ALLAH Teâlâ’ya iman, tevhid inancı, peygamberlere iman, ahiret inancı gibi inanç esaslarını pekiştirdiği gibi, diğer taraftan da Müslümanlara takva, sabır, sevgi-saygı, kardeşlik, fedakârlık, cömertlik vb. ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaşama imkanı sunar. Bu yönleriyle hac, hem akaid, hem ibadet, hem de ahlâk dersleri yoğunlaştırılmış olan bir eğitim merkezi gibidir.

Bu şaşmaz gerçeğe göre haccın da pek çok hikmetleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir: Her insan yaratılışı gereği Yüce ALLAH Teâlâ’ya karşı kulluğunu ortaya koymak ihtiyacındadır. Hac, kula, en belirgin bir şekilde Yüce ALLAH karşısında aczini ortaya koyma, kulluğunu ifade etme ve onun verdiği nimetlere şükretme imkanı veren bir ibadettir. Çünkü hacı, mal, mülk, makam ve mevki gibi dünyevi unsurlardan sıyrılarak ALLAH Teâlâ’ya yönelir. Sonsuz güç ve kudret sahibinin karşısında teslimiyetini ve bağlılığını ifade eder. Bu durum kendisine ALLAH Teâlâ’ya kul olma zevkini tattırır. Haccın en mühim hususiyeti, her yönüyle geniş ve muhtevalı bir kulluk mânâsını taşımış olmasıdır. Mü’min, hac vesilesiyle kulluğun en yüce mertebelerine ulaşır. Kul olmanın en zevkli anlarını tadar. Bu ibadette tek maksat ve tek gaye ALLAH Teâlâ’nın rızasıdır. Bu maksada ulaşmak için yollara düşülür, sıkıntılara girilir, ihrama girmek için çıkarılan elbise ile birlikte dünya bağlarından da soyunur ve kefen gibi bir örtüye bürünür. Kalb ve ruh ALLAH Teâlâ’ya yönelir. Hac, en küçük âdabından en büyük esaslarına varıncaya kadar kulluk tezahürlerini ihtiva eden bir ibadettir. Haccın yapılmasındaki muhtelif usul ve âdâb insanın, ezeli ve kerim olan mabuduna yapacağı tazimlerin, göstereceği kulluk halinin, arz edeceği ihtiyaç ve tevazu tarzının en mükemmel şeklini ihtiva etmektedir.

Alîm ve Hakîm olan yaratıcımızın mukaddes bir mabedini, mükerrem bir beytini ziyaret ederek zati ülûhiyyetine olanca temizliği- duruluğu, olanca samimi duyguları ile tazimlerde, dua-yalvarışta bulunan bir kulun bu dini vazifesi, temiz ruhlara büyük ferahlık verecek ulvi bir mahiyette bulunmaktadır. Bundan başka bütün Müslümanların kıblegâhı olan ve Hz.İbrahim (A.S.) gibi büyük bir Peygamberin makamını içinde bulunduran muazzam bir mabette yapılacak ibadet ve itâatin yüceliğine vesile olacağı mükafat ve sevaplara son yoktur.

İslâm’ın beş temel esasından biri olup hem malî ve hem de bedenî bir ibadet olan hac; İslâm’ın evrenselliğini, birlik ve beraberliğini, ırk, renk, cinsiyet, dil, ülke ve kültür ayırımı yapmadan müminlerin kardeşlik ve eşitliğinin temsil edildiği bir ibadettir. Hacc, içtimâî ve siyasî yönü ümmet hayatında son derece ehemmiyet arzeden bir ibadettir. İslâmiyet’in beynelmilellik hüviyetini en yüksek mertebede ifade eden yegâne fırsattır. Hacc vesilesiyle dünyanın dört bir tarafında yaşayan, dilleri, renkleri, örf, âdet ve kıyafetleri farklı Müslümanlar, aralarındaki mekân uzaklığını, ALLAH Teâlâ’nın emrine uyarak kaldırıp biraraya gelirler, tanışırlar, kaynaşırlar, birbirlerini severler, birbirlerini öğrenerek fikir birliğine ererler. Hakkıyla îfa edilen hacc ibâdeti Müslüman milletler arasında tanışmayı sağlar, tanışma sevgiyi doğurur, sevgi ise dayanışma ve yardımlaşmayı hâsıl eder.

Eşi ve benzeri olmayan yüce ALLAH Teâlâ’nın hak dinine bağlı mü’minler, aynı gaye ve aynı inançla hac ibadeti dolayısı ile bir araya gelirler. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan mahşerî bir kalabalık, ibadet şuuru ve heyecanı ile kâinatın yaratıcısına yönelerek O’ndan dilekte bulunurlar mağfiret isterler, kâmil bir imanla yaşayıp öylece ölmeyi niyaz ederler. Kazanılan manevî hazla, eskiden mevcut kötü huy ve alışkanlıklarını terk ederler.

Hac dolayısı ile, dünyanın dört bucağında bulunan Müslüman kardeşlerle tanışılır ve onlara sevgiyle yaklaşılır. Birbirine yardım imkânları aranır ve İslâmın yayılmasına, noksanlıkların giderilmesine çalışılır.

Hac ibadeti, dünyanın çeşitli yörelerinden, renk, dil ve ülke ayırımı gözetilmeksizin, milyonlarca Müslümanı bir araya getirir. Tanışıp, görüşmelerine, ekonomik bakımdan bütünleşmelerine, düşmanları karşısında tek saf hâlinde yardımlaşmalarına zemin hazırlar. Böylece, şu ayet-i kerimelerdeki mana tecelli eder:

“Bütün insanlara haccı ilan et ki! Gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde sana gelsinler de kendilerine ait hacdaki menfaatleri yakınen görsünler…” (Hacc Sûresi:27)

Ayet-i kerimede ifade edilen menfaatlerden dünyevî olanı, haccın insan üzerinde meydana getirdiği ahlâkî tesirler ile ticarî ve ictimaî faydalar; uhrevî olanları ise, ALLAH Teâlâ’nın rızası ve O’nun müminlere olan af ve mağfireti gibi bir takım menfaatlerdir.

Hac; renk, dil, ırk, ülke, kültür, makam ve mevki farkı gözetmeksizin aynı amaç ve gayeleri taşıyan milyonlarca Müslümanı bir araya getirerek eşitlik ve kardeşliğin çok canlı bir tablosunu oluşturur. Hac, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan müminler arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirir. İnsanlar, gerçekten eşit olduklarını birlikte yaşayarak gösterirler. Arap olanla olmayanın, beyazla siyahın takva dışında bir üstünlüğünün bulunmadığı inancı vicdanlara yerleşir.

Bu, lafta kalan kuru bir iddiadan ibaret değildir. Zenginiyle, fakiriyle, güçlüsüyle, güçsüzüyle bütün hacılar aynı kıyafetler içinde, aynı mahrumiyetleri yaşayarak, aynı güçlüklere katlanarak, aynı şartlarda hareket ederek fiili bir eşitlik ve kardeşlik eğitiminden geçerler. Trilyonlara hükmeden bir zenginle geçimini zor karşılayan bir fakire aynı kıyafet içinde Arafat’ta beraberce el açıp dua ettiren ve Kâbe’nin etrafında yan yana tavaf ettiren hac ibadeti, insanlara makam, mevki, mal mülkle böbürlenmemeyi, İslâm kardeşliği içinde tanışıp kaynaşmayı ve mahşeri unutmamayı öğretir.

Hac, her yıl dilleri, renkleri, ülkeleri, kültürleri farklı, fakat hedef ve gayeleri aynı, milyonlarca Müslümanın bir arada, hep birden ibadet edip ALLAH Teâlâ’ya yönelmelerini, birbirleri ile tanışıp kaynaşmalarını, Müslümanların dertlerini görüşüp ortak çareler bulmalarını sağlar. Hac esnasında günlük giysilerinden soyunup, bembeyaz lekesiz ihram örtülerine bürünen Müslümanlar, her türlü gösteriş ve alâyişten uzaklaşmayı, ziynet ve servetle böbürlenmemeyi, insanlar arasındaki eşitliği, ölümü ve ötesini hatırlamayı fiilen yaşayıp öğrenmeleri yanında, kötü arzu ve alışkanlıklarından da sıyrılıp, tertemiz yeni bir yaşayışa başlama iradesini de sergilerler. İhramlı için konulan yasaklar, hiç kimseye hatta haşerelere bile zarar vermeme, bütün yaratıklara şefkat ve merhamet, zorluklara sabır, kısaca kişiye düzenli ve disiplinli yaşama melekesi kazandırır. Böylece hac farizasını eda eden Müslümanlar, ALLAH Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazandıkları gibi çevresindekilere faydalı olma, hiç değilse zarar vermeme alışkanlığı kazanmış olurlar.

Hac, kefen misali bembeyaz giysiler içinde âhiretteki mahşeri hatırlatan, aynı kıyafet içinde zengin-fakir, şehirli-köylü ayırımını ortadan kaldıran, “ben”liği yıkıp “biz”i öne çıkaran, şeytan taşlama, tavaf ve sa’y gibi “temsîli” görevlerin îfa edildiği, helal olan bazı şeylerin ihrama girdikten sonra haram kılındığı ve böylece nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, yüz binlerle birlikte ALLAH Teâlâ’ya açılan ellerin boş çevrilmediği, dînî duyguların ihlas ve samimiyetin doruk noktaya çıktığı bir ibadettir.

Hac anlatılamaz, târif edilemez, yaşanır. Kısaca şu kadarını söyleyelim. Hac, bir insanın dünya hayatında yaşayabileceği en saadetli, en hoş, en lezzetli bir hâdisedir. O mübarek hâdisenin her anında herkes “ALLAH! ALLAH!” demekte, kâinatın yaratıcısına teveccüh etmekte. Herkes hızlı adımlarla Harem-i Şerif’e gitmekte... Kâ’be-i Muazzamâ, -bir başka isimle Beytullah, Cenab-ı Hakk’ın binbir ismiyle â’zâm derecede tecelli buyurduğu muhteşem bir mekan. İnsan Beytullah’ın avlusundan içeri girer girmez, bambaşka bir mekana geldiğini hissetmekte. Şayet farz namazı kılınmıyorsa, Kâbe’nin etrafını tavaf edenler kuşatmakta. Tavaf, zahiren bir dönüştür. Ama nasıl bir dönüş? Tıpkı moleküllerin çekirdek etrafında, gezegenlerin Güneş etrafında, galaksilerin Şemsü’s-Şümûs etrafında, meleklerin Beytü’l Mâ’mur etrafında dönüşü gibi bir dönüş. Hepsi de aynı istikamette... Yani saatin dönüş istikametinin tersine bir dönüş.

Dönüş Hacerü’l Esved’den başlayacak. Gerçek ismiyle, “Hacerü’l Es’ad”dan, yani “En saadetli taş”tan. Niçin en saadetli? Çünkü o Cennet’ten yadigârdır. Hz. Âdem (A.S.)’ın Kâbe’yi inşâsı esnasında bembeyaz idi. Sonradan müşriklerin o necis ellerinin dokunuşuyla siyahlaştı ve şimdiki ismiyle “Hacerü’l Esved”, yani “siyah taş” oldu. Abdullah b. Abbâs (R.A.)’den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

“Haceru’l-Esved, cennetten inmiştir. O, indiği zaman sütten de beyazdı. Onu insanların günahları kararttı.” (Tirmizî, Hacc:49, No:877; 3/226; İbn-i Huzeyme, No:2733; 4/219)

Taş ama nasıl taş? Tıpkı bir kamera gibi, etrafında dönenlerin ve namaz vakti Kâbe’ye yönelenlerin suretini kaydediyor. Haşir meydanında o da bu kaydettiği görüntülerle birlikte şâhit olarak gelecek...

Tavafa Hacerü’l Esved’i öperek veya mümkün olmazsa ki o izdihamda mümkün olmaz. Zorlamaya da gerek yok. Zira öpmek sünnet, ancak hacılara eziyet vermek haramdır, onun yerine isti’lam edilerek başlanılır. Yani avuç içi yukarıya Hacerü’l Esved’e döndürülerek “Bismillahi ALLAHü Ekber” diye selam verilir ve tavafa başlanılır. Bu selam aynı zamanda biâttır. “Ya Rabbi! Ben Senin kulunum! Ne emretmişsen, baş göz üstüne! İşte kapına geldim. Lebbeyk ALLAHümme Lebbeyk! Buyur ya Rabbi! Şirkin bütün envâını reddediyorum. Senin dinini, Senin kitabını, Senin Resûlünü ve tebliğini kabulleniyorum” demektir. Bu biâtın ardından dönüş başlar. O dönüş, gerçekte Ehl-i Tasavvufun bazen 40 senede kat’ettiği mesafeyi katediştir. Yedi şavtın sonunda seyr-i sülûk-i ruhânî tamamlanır. Hacı ister bunun farkında olsun, ister olmasın...

Tavaf, gibi sa’yin de, Arafat’taki ve Müzdelife’deki vakfelerin de, Mina’da kalışın ve şeytan taşlamanın da hep kendine mahsus mânâları ve mesajları vardır.

Haccın en mühim hikmeti; tanışma, görüşme, sevgi alışverişinde bulunmadır. Hac, muhteşem bir kongredir. O kongreye iştirak edenler ALLAHu Azimüşşan’ın dâvetlileridir. Onun için hacı ne yaptığının farkına varmalıdır. Bunun için de o kongreye çok iyi hazırlanarak iştirak edilmelidir. Mü’min hem dünyayı, hem ukbayı orada birarada yaşar. Kabe’nin etrafında tavafı; âdeta kâinatta her şeyin kendisi için takdir edilen bir yörünge etrafında dönüşünü simgelerken, Arafat’ta vakfe, mahşerin ruhları coşturan bir timsalidir. Bembeyaz ihram, İslâm’ın insanlığı küfür karanlığından kurtarışının, kurban nefsani arzuların boğazlanışının, cemrelerde taş atmalar Müslümanın şerre ve şer güçlere karşı tavrının, yasaklardan sakınmak ruhi yüceliğe namzet Mü’minin nefsî cihaddaki başarısının açık ifadesidir. Hac, dünya Müslümanlarının kaynaşmasını, birbirlerini ve değişik kültürleri tanımalarını sağlar. İslâmî bilinçlenmeye, imanın aksiyona geçirilmesine, manevî kirlerden arınmaya, gönlü bütün safiyeti ile Yaratan’a açmaya vesile olur. Hac ibadeti bir anda birkaç milyon Müslümanı biraraya getiren, onları mukaddes beldenin munis kucağında kaynaştıran bir mahiyete sahiptir. Dünyanın ayrı ayrı köşelerinde birbirlerini görmeden ve tanımadan, her namazda birbirleri için dua eden insanlar, mukaddes topraklarda görüşme, tanışma fırsatı bulurlar.

Bu tanışma ve buluşma yalnızca haccın belli esaslarını yerine getirmeye matuf bir beraberlik değildir. Derileri farklı, çehreleri ayrı, dilleri başka başka değişik beldelerden gelip hac vazifesini ifa etmek üzere mukaddes mekânlarda buluşan mü’minler bu vesile ile müşterek meseleleri üzerinde görüş alış verişinde bulunup istişare yaparlar; ilmî, fikrî ve iktisadî münasebetlerini geliştirme imkânlarını müzakere ederler. Ülkelerinde İslâmî inkişaflar için neler yapılabileceği hususunda birbirlerinden fikir alırlar. Kendi tecrübelerinden yekdiğerlerini istifade ettirirler. Böylece hac bütün Müslümanların her yıl tekrar edilen bir kongresi hüviyetine bürünür.

Hac İslâm’ın eşitlik prensibinin en içten yaşandığı bir ibadettir. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş renk, dil, ırk ve coğrafyası ayrı insanları inanç, gaye ve mekân birliğiyle birbirine bağlar, Hakk katında kalıbın değil, kalbin ve onun taşıdığı iman vecdinin önemli olduğunu gösterir. Hac yolu açık olduğu müddetçe İslâm dini yayılacak ve Müslümanlar birlik ve beraberlik bakımından güçleneceklerdir. Başta namaz, oruç ve zekât gibi ibadetlerde görülen eşitlik mânâsı hacda bütün açıklığıyla ortaya çıkar. Asırlar boyu devlet ve milletlerin tatmak için maddi ve manevi güç sarfedip de bir türlü ulaşamadıkları birlik ruhu ve eşitlik saadeti hac mevsimi boyunca bütün dünyanın gözleri önüne serilir. Kadın-erkek, genç-yaşlı, zayıf-güçlü, beyaz-zenci her çeşit insan Mikat mahallinde ihrama girdikten sonra en küçük bir mevki ayrılığını ima edecek bir alameti üzerinde taşımadan ALLAH Teâlâ’nın huzurunda tam bir eşitlik içinde hazır olmaya koşarlar. Kim zengin, kim fakir, kim vali, kim köylü, kim paşa, kim nefer ayırd edilecek bir alamet yoktur. Beyazlar ve siyahlar bir safta secdeye kapanırlar, aynı Resûlün sinesinde kucaklaşırlar. Hepsi de aynı sıcağın, aynı kalabalığın, aynı kıyafetin içinde bulunur, baş açık, ayak yalın Mekke vadisinde kalırlar. Her hac mevsiminde mü’minler hal dilleriyle cihana eşitlik dersini verirler. İslâm’ın bu büyük hakikatini bizzat yaşayarak güzel bir numune sergilerler. Hiçbir beşerî gücün bir araya getiremeyeceği bu mübarek insan seli, Hz. Adem (A.S.)’ın tavafa başladığı bu mübarek beldede toplanarak Müslümanların ALLAH Teâlâ’nın ipine hep birlikte sarıldıkları takdirde iman güç ve birliğinin nelere kadir olacağını şuurlu kafalara nokta nokta nakşeder.



İnsan, hidayetini borçlu olduğu yüce Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin doğup büyüdüğü, mübarek ayaklarını bastığı, gözlerinin gördüğü, kendisine bu kutlu mirası bırakabilmek için binbir çeşit sıkıntıları çektiği yerleri, ancak hacca gittiği takdirde görebilir. Onun ve kutlu Sahabelerinin teneffüs ettiği havayı ciğerlerine çekebilir.

Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimizin doğup-büyüdüğü, vahyin indiği, İslâm Dininin doğup dünyaya yayıldığı, Hz. Peygamber ve Ashabının bin bir güçlük ve sıkıntılar içinde mücadeleler verdiği ve Hz. Adem (A.S.)’dan beri bazı peygamberlerin uğrak yeri olmuş kutsal toprakları görmek, müminlerin maneviyatını yükseltir, dini duygularını güçlendirir, kuvvetlendirir, İslâm’a bağlılıklarını artırır.

Haccın nostaljik boyutu, inanan bir kimsenin inanç kökleriyle bağlantısını tazelemesi bakımından önemlidir. Müslümanlık açısından düşünüldüğünde İslâm Peygamberinin ve arkadaşlarının tevhid ve adaleti hâkim kılma mücadelesi, bu süreçte yaşanmış acı tatlı anılar, âdeta bir film şeridi gibi bu kutsal mekânları ziyaret eden kişinin gözünün önünden geçer. Bu nostalji, inanan kişiye daha yoğun bir dinamizm kazandırır ve daha üst düzeyde bir sahiplenme şuuru verir.

Haccın lâhûtî boyutu, mahşeri andırmasıdır. Farklı dil, ırk, bölge ve kültürlere, sosyal konum ve ekonomik güce sahip insanların eşit statüde ve aynı renk ve tip elbiseler içinde toplanması, akın akın koşuşturması ve topluca ibadetler etmesi, bir bakıma âhirette yaratıcının huzurunda dirilişi ve toplanışı hatırlatır. Hac, mümini âhiretteki bu diriliş ve toplanmaya hazırlar, bu bilinci kazanmasında ona yardımcı olur.

Gerçekten de hac ibadetinde Müslüman, İslâm’a gönül vermiş olmanın mutluluğunu ve hazzını daha yakından idrak eder, yeryüzündeki bütün Müslümanlarla birlikteliğin ve kardeşliğin kolektif şuuruna erer. Dünyanın çeşitli bölgelerinden âdeta her biri bir temsilci ve gözlemci sıfatıyla Mekke’ye akın eden Müslümanlar, mîkât denilen belirli sınırlarda dünyayı, dünyevî farklılığı, hatta bencilliği ve ihtirasları temsil eden elbiselerini çıkarıp hepsini eşitleyen, birleştiren, onları dünya Müslümanlığının bir üyesi olmanın bilincine erdiren ihram elbiselerini giyerler. Artık “ben” yok, “biz” vardır. Müminler bir ufuktan diğerine akan beyazlar seli içinde yok olur, âdeta ölmeden önce ölümü ve âhiret hayatını yaşarlar.

Dünyanın dört bir tarafından gelen, renkleri, dilleri, ülkeleri ve kültürleri farklı, fakat hedef ve gayeleri aynı binlerce Müslümanın yılda bir defa biraraya gelip birbirleriyle tanışmaları birbirleriyle kaynaşmaları ve görüşmeleri sağlanmış olur. Bu durum Müslümanların birbiriyle irtibat kurmalarına, birbirlerinin dertlerinden haberdar olmalarına ve birbirlerinin dert ve problemlerine çözüm üretmelerine, hatta ticari bağlantılar kurmalarına imkan sağlar.

Hac ibadetiyle Müslüman, Yüce ALLAH Teâlâ’nın kendisine lütfettiği sağlık, yetenek, mal ve mülk gibi dünyevi nimetlerin şükrünü eda etmiş olur.

Hac yapan Müslümanlar sabır, tahammül, sıkıntılara katlanma, güçlüklere göğüs gerebilme, zorluklara karşı dayanma gücü, büyük kalabalıklarla aynı anda hareket ederek aynı şeyleri yapabilme, yardımlaşma, dayanışma ve belli kurallara adapte olabilme... gibi ahlâki özelliklerini geliştirirler.

Yolculuk esnasında karşılaşılan zorluklar ve mahrumiyetler ni’metlerin kıymetini ve bunlara şükretmeyi insana öğretir. Mal ve mülkten, akraba ve dosttan uzak kalmak, istirahat imkânı bulamamak, insana muhtaçlarla fakirlerin sıkıntılarını hatırlatır ve böylece onlara şefkat elinin uzanmasına vesile olur.

Hac esnasında en güçlü imtihan sabır sahasında verilir. Hacı adayı barındığı ve yaşadığı yurdundan ayrılır, meşakkatli, yorucu ve zahmetli bir yolculuğa çıkar. Sıcak, susuzluk, ter, toz bu yolculuğun zahmetini arttırır. Kalabalık, kalacak yerlerin müsaadesizliği, değişik mizaca sahip yol arkadaşlarının huy ve alışkanlıkları insanı zahmetten zahmete sokar.

Bu kadar zor şartlar altında insana nefes aldıran, rahatlatan tek duygu sabır ve tahammüldür.

Haccın bütün kudsiyet ve sevimliliğine rağmen üst üste gelen sıkıntılar ancak sabır silahıyla giderilir. Zaten mü’min bilir ki, ALLAH Teâlâ’nın rahmet ve yardımı ancak sabredenlerle beraberdir.

Hac mevsimi boyunca nefsini dizginleyen mü’min artık her türlü kötülüğe, güçlüğe ve darlığa karşı dayanma gücüne sahip olur. Bunda muvaffak olan insan bütün hayatı boyunca kendisine lâzım olacak olan sabırla ilgili en büyük dersi almış demektir. Bunun içindir ki, hac günleri sabır için bir talim ve eğitim mânâsını taşır.

Hac’da cihad sevabı vardır. Çünkü orada hem sefer hâli var, hem nefisle mücadele var, hem eziyyet ve yorgunluklara tahammül var.

Haccın mühim bir yönü de onun bir cihad oluşudur. Kur’ân’da hacla cihad âyet-i kerimeleri iç içedir, yan yanadır. Hacla cihadın birbirine benzeyen o kadar yönleri vardır ki, ikisini birden düşünmek mümkündür. Cihadda sefer vardır, mal sarfiyatı vardır, bedenin sıkıntıya katlanması vardır. Ve nihayet sırf ALLAH Teâlâ’nın rızasını tahsil ve büyük bir sevap vardır.

Hac, Müslümanlarda ömür boyu silinmeyecek derin hatıralar bırakır. Bu hatıralar; müminin hacdan sonraki yaşamında istikametini kaybetmemesine hizmet eder. Hac, müminin hayatında adeta bir dönüm noktası oluşturur.

Arafat gibi mahşerin örneğini oluşturan bir yerde ALLAH Teâlâ’ya el açıp yalvaran ve günahlarından sıyrılan bir Müslüman bir daha kolay kolay eski işlediği günahlara dönmek istemez. Bu yönüyle hac, günahkar Müslümanlar için bir arındırma ve iyileştirme işlemi görür.

Bütün hacıların aynı günde kefene bürünmüşçesine Arafat’ta toplanmaları, mahşer gününde insanların ALLAH Teâlâ’nın huzurunda bulunacakları hâli andırır ve o dehşet günü için bir ibret vesilesi olur.
Hac sayesinde Müslümanlar arasında güzel etkileşimler meydana gelir. Müminler birbirlerinden güzel hasletler alırlar. Fikirlerinde müspet anlamda önemli değişmeler olur. İnsanları birbirinden uzaklaştıran ırkçılık gibi olumsuz düşüncelerin törpülenmesi sağlanır.

Şanı büyük Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin içinde doğup büyüdüğü, İslâm güneşinin ilk doğmaya başladığı ve İslâmiyet’in binlerce mukaddes hatıralarını sinesinde saklamış bulunduğu mübarek bir beldeyi ziyaretteki feyiz ve bereket de her türlü düşüncelerin üstündedir.

İslâm âleminin doğu ve batısından tertemiz bir heyecan ile akın edip gelen binlerce dindaşın böyle muhterem bir mekanda toplanmaları, aralarındaki din birliğini, din kardeşliğini, din sevgisini canlandırmaları ve birbirinin halinden haberdar olarak fikir alış verişinde bulunmaları ne kadar takdirlere şayan bir harekettir.

Seyahatin sıhhi, fikri, sosyal, faydalarını takdir eden yabancı milletler, dinen mecbur olmadıkları halde birçok sıkıntılara katlanarak cihanın en ücra taraflarını gezip duruyorlar. İslâmiyet ise en faydalı bir seyahate bir kudsiyyet, bir mecburiyet vermiş, Müslümanları böyle bir seyahatin sonsuz feyizlerinden faydalandırmak istemiştir.

Hac ibadetini şuurlu bir halde yerine getirecek Müslümanların bundan ne kadar istifade edecekleri pek aşikârdır. Özellikle bu farzı yerine getirmek bahtiyarlığına erişen uyanık bir Müslümanın bu sayede bir hayli bilgiler elde ederek aydınlanacağı ve sonra dönüp kendi muhitini bir çok İslâmi hadiselerden haberdar ederek aydınlatmaya muvaffak olacağı da şüphesizdir.

Hac ibadeti, ihram, namaz, telbiye, zikir, vakfe, istiğfar, tavaf, sabır, ilgili yasaklar, kurban, sadaka vb. yoğunlaştırılmış bir dizi ibadet ve taatten oluşmakta ve en az birkaç gün almaktadır. Bu ise, özellikle ibadet için peş peşe birkaç günün ayrılması neredeyse imkansız hale gelen asrımızda, her türlü iş telaşından uzak, sırf ibadetlerle yoğunlaştırılan birkaç gün geçirme imkanı sunmaktadır.

Hac, aslında manevî ve derûnî bir tecrübedir. Çünkü diğer ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinde de aslolan, aklîleştirme değil, içselleştirmedir. Bu ibadetlerin, bazı dînî ve dünyevî faydaları varsa da, aslolan onların sırf ALLAH istediği için yapılmış olmasıdır.

Hac, belli bir zaman ve belirli mekanlarda gerçekleşen bir ibadet olduğu için Müslümanlara zaman ve mekan mefhumunu, dünyada her şeyin belli bir düzen içinde gerçekleştiği şuurunu kazandırır. Buna göre hac, bir ay içerisinde başlayıp biten bir ibadet değildir. Bireyin iç dünyasının evrensel olana açılımı ve toplum hayatının kaynaştırıcı bir mayasıdır.

Hac, Müslümanların kuvve-i maneviyelerini güçlendirecek, morallerini takviye edecek, onların izzet ve şerefini artıracak, sorumluluk bilincini geliştirecek, onlara birlikte hareket edebilme yetisi kazandıracak en önemli ibadetlerden biridir. Bu mübarek iklimde Müslümanlar, karşılıklı olarak sevgi, bilgi, görgü, tecrübe ve kültürel alış-veriş yapma, birbirlerinden yararlanma cihetine giderler.

Kaynak: İtibar-Haber
Yazar: Mehmet Talu HocaEfendi

 
   
Bugün 16 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol