|
1. |
Yâ Sîn. |
|
|
2, 3, 4. |
(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin. |
|
|
5, 6. |
Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. |
|
|
7. |
Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. |
|
|
8. |
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. |
|
|
9. |
Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. |
|
|
10. |
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. |
|
|
11. |
Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği halde Rahmân'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele. |
|
|
12. |
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir. |
|
|
13. |
(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. |
|
|
14. |
Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler. |
|
|
15. |
Onlar şöyle dediler: "Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." |
|
|
16. |
(Elçiler ise) şöyle dediler: "Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor." |
|
|
17. |
"Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir." |
|
|
18. |
Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur." |
|
|
19. |
Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler. |
|
|
20. |
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." |
|
|
21. |
"Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir." |
|
|
22. |
"Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz." |
|
|
23. |
"Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar." |
|
|
24. |
"O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum." |
|
|
25. |
"Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!" |
|
|
26, 27. |
(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): "Cennete gir!" denildi. O da, "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi. |
|
|
28. |
Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik. |
|
|
29. |
Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. |
|
|
30. |
Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. |
|
|
31. |
Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? |
|
|
32. |
Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır. |
|
|
33. |
Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler |
|
|
34, 35. |
Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? |
|
|
36. |
Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. |
|
|
37. |
Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. |
|
|
38. |
Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir. |
|
|
39. |
Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. |
|
|
40. |
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. |
|
|
41. |
Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. |
|
|
42. |
Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. |
|
|
43. |
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar. |
|
|
44. |
Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. |
|
|
45. |
Onlara, "Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde yüz çevirirler. |
|
|
46. |
Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. |
|
|
47. |
Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler. |
|
|
48. |
"Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar. |
|
|
49. |
Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. |
|
|
50. |
Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler. |
|
|
51. |
Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler |
|
|
52. |
Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler." |
|
|
53. |
Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. |
|
|
54. |
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. |
|
|
55. |
Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. |
|
|
56. |
Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. |
|
|
57. |
Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. |
|
|
58. |
Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selam" (vardır). |
|
|
59. |
(Allah şöyle der:) "Ey suçlular! Ayrılın bu gün!" |
|
|
60, 61. |
"Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?" |
|
|
62. |
"Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?" |
|
|
63. |
"İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir." |
|
|
64. |
"İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!" |
|
|
65. |
O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. |
|
|
66. |
Eğer dileseydik onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu halde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! |
|
|
67. |
Yine eğer dileseydik oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. |
|
|
68. |
Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi? |
|
|
69. |
Biz o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. |
|
|
70. |
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik. |
|
|
71. |
Görmediler mi ki biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. |
|
|
72. |
Biz o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. |
|
|
73. |
Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? |
|
|
74. |
Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'ı bırakıp da ilahlar edindiler. |
|
|
75. |
Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler. |
|
|
76. |
(Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. |
|
|
77. |
İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. |
|
|
78. |
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?" |
|
|
79. |
De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir." |
|
|
80. |
O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. |
|
|
81. |
Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. |
|
|
82. |
Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. |
|
|
83. |
Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ın şanı yücedir! Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz. |